Pişmanlıklar ve Keşkeler: Kendimizi Olduğumuz Gibi Kabul Etmek
“Şimdiki aklım olsaydı,” diyerek dizlerimizi dövdüğümüz, geçmişteki bir hatıraya gidip defalarca onu kafamızda tekrar tekrar oynattığımız, bir türlü yaşadıklarımızı olduğu gibi kabul edemediğimiz anlar… Tanıdık geldi mi? Seçimlerimizle ilmek ilmek işlediğimiz hayatımızda, seçimlerimiz her zaman istediğimiz sonuçları doğurmayabilir. Bazen fazla hızlı bir adım atmak, bazen çok düşünürken hayatı kaçırmak, bazen ise her şeyi kendimizce doğru yapmak bizi istemediğimiz sonuçlara götürebiliyor.
Yaşanan kötü tecrübeler, bazen dünyayı siyah beyaz görmemize ve aslında birçok şeyin duruma göre renk değiştirebileceğini unutmamıza yol açabilir. Bir topluluk önünde dilimiz sürçüp de yanlış bir kelime kullandığımızda bir anda kendimizi dünyanın en beceriksiz insanı zannedebiliriz. Bir ilişkimiz kötü gittiğinde bir daha asla sevmeyeceğimize, sevilmeyeceğimize, yaptığımız her şeyin bir hata olduğuna inandırabiliriz kendimizi. Kendimizden, herhangi bir insanın karşılaması mümkün olmayan fazla mükemmeliyetçi beklentilerimiz olabilir. Halbuki hatalar, keşkeler, kötü tecrübeler olmadan bir hayat yaşamak olağan değildir. Hatalarımızı bir canavar gibi karşımıza almadan önce onların da hayatımızın doğal bir parçası olduğunu hatırlamak gerekir.
Önemli olan, yaşadığımız tecrübelerin ve beraberinde getirdikleri duyguların bizim için ifade ettiği anlamı görebilmektir. Bu tecrübede bizi rahatsız eden nedir mesela, veya kendimize yüklediğimiz bu ağır yükün altında ne yatmaktadır? Bizi, gerçekliğimizi olduğu gibi kabul etmekten alıkoyan nedir? Kararlarımızın ve yaşadığımız tecrübelerin sorumluluğunu alabilmek, hayatı bir bütün olarak kabul edebilmemizi kolaylaştırır. Hayatımızda neye daha az, neye ise daha fazla yer vermek istediğimizi anlamamıza da yardımcı olur. Bazen neyin bize pişmanlık getireceğini, aslında neye ihtiyacımız olduğunu o adımı atmadan bilemeyebiliriz. Bazen ise hayatın bize getirdiği acılarla beraber oturabilmek, onlardan kaçmamak ve bu hissi gelip geçici olarak kabul edebilmektir önemli olan. Şimdide attığımız her adımda geçmişi değiştirme arzusuyla hareket etmek yerine yeni olasılıkların da mümkün olduğunu, kendimize koyduğumuz siyah beyaz kalıplar arasında yaşamak zorunda olmadığımızı görebilmektir. Bazen bir durumda iyi ya da kötü olan yoktur, sadece insan ve eylemleri vardır.
Hatalar, kararlarımızın beklediğimizden farklı sonuçlar verebildiğini görme ve bunu bir tecrübe olarak değerlendirebilmek bizi bir insan olarak geliştiren durumlardandır. Bazen bize acı veren şey, o duyguyu ve kendimize dair farklı yönleri keşfetmek için bir fırsat olabilir. Geçmişi değiştirmek arzusuyla şimdiden ve gelecekten kaçmak yerine, bizi o ana hapseden duyguyu hissetmek için alan açabiliriz kendimize. Kendimizi mükemmel olamadığımız her an dünyanın en berbat insanı zannetmek yerine bizim de iyi günlerimiz ve kötü günlerimiz olduğunu düşünebiliriz. En önemlisi de, sadece hayatı seçimleriyle tecrübe eden bir insan olduğumuzu ve bu yolda bazen yağmur yağıp şimşekler çaksa da, güneşin eninde sonunda açacağını kendimize hatırlatabiliriz.